“Beni uçağa bindirmiyorlar” şikâyeti

Güzel oğlandı... Hatırı sayılır iltifatlara gömülüyordu...
Ne zaman ki konmak istediği en yüksek dallara konamadı, hayalleri alt/üst oldu, oğlan resmen çıldırdı...
Aynı işyerinde çalıştığı arkadaşları yüksek dallara kondurulunca firar etti bütün değerlerden...
Niye ben değilim de Z.A.?
Niye ben değilim de A.B.?
Adını saydığı kişilerin önemli mevkilere getirilmesi, ondaki arsız arzuları ateşlemeye yetti...
DÖNEKLİK tarihinin rekortmeni oluverdi aniden...
Çünkü keşfedilmişti çam sakızı gibi bulaştığı yerden bir daha çıkmayacağı...
Daha önce de dönekler tanımıştı basın dünyası...
Mesela:
Müftü oğlu olmasa da imam oğlu idi, kendisi de müftülük yapmıştı...
Yani, müteveffa Turan Dursun...
Allah’a, Peygamber’e isyan bayrağı açmış, bir Mao’cu tarafından keşfedilince yazarlığa terfi ettirilmişti...
Kulleteyn,
Din Bu gibi şeytani dürtülerle adı ‘Aydınlık’ olan bir ceridede yazdı da yazdı...
Rahmetli babası imamdı... O imanlı ve ahlaklı insanla o günkü çalıştığım gazetede 2 gazete sayfası röportajını yayınlamıştım...
Balı alındı, kavarası çıktı diye olsa gerek esas sahipleri tarafından katledildiği söylendi...
İkinci DÖNEK daha da eşed... Lakin biraz daha cahilce...
Ayı kırk türküsünün kırkını AHLAT üzerine söylermiş...
Bizim kendi ikrarıyla tescilli DÖNEK 400 türkü söylese, yahut da 400 hakaret etmek istese 400’ü de VAKİT gazetesine hedefleniyor...
Niye ki?
Başbakan’ın uçağına binmemekten memnunmuş... Meraklısı değilmiş(???) Şahsına uygulanan ‘uçak vetosu’ndan da memnunmuş...
Eee, niye yazıyorsun öyleyse... Uçak yazısı yazdığı için “uçağa alınmadığından şikâyetçi olduğu” sanılmasınmış...
Vay cahil vay!..
Başka hangi sebep ve saikten olabilir ki “düşünü anlatırken oynaşını anlatma” ahmaklığı?
Uçağa alınanların dengesiyle alakası yokmuş oğlancığın...
Türkiye gazetesi, Bugün gazetesi, Yeni Şafak, Star, Zaman ve Radikal de alınır buyurduktan sonra zurnayı patlatıyor...
“Mevzu Vakit adı verilen gazetenin Başbakan uçağına alınmasındaki ısrardır” diye cibilliyetini ortaya koyuyor...
Haklıdır muhtemelen...
Her ne kadar Vakit Gazetesi’ne karşı olmayı “insanlık vazifesi” olarak telaffuz etse de, meselenin özü başka...
Vakit Gazetesi patronu ile, daha doğrusu cici babası ile vergi kaçakçılığı ve üçkâğıtçılık sebebiyle ihtilaflıdır...
Derdinin derinliği burada başlıyor...
Vakit “normal bir yayıncılık yapmıyormuş...”
Vay be, ne büyük bir adammış bizim bulaşık oğlan... Bir gazetenin yayın biçiminden sorumlu musun düşük banket?
Vakit’e Başbakan’ın normal ve muteber bir yayın organı muamelesi çekilmesi kızdırıyormuş...
Yahu sen kimsin?
Başbakan’ın protokol müdürü müsün, bir basın sektörünün ücretli elemanı mı?
Vakit gazetesinin uçağa alınan muhabiri bilgide, tecrübede, sanatta, şahsiyette, seni cebinden çıkarır...
Sen kimsin sahi?
Dindarlara kara çalmak için tutulmuş bir eleman değil misin?
Vakit Gazetesi yetkililerinden, personelinden birisi hiç unutamayacağın şeyler mi yaptı sana?
Öyle bir şey varsa, açık söyle, gereğini yapalım...
999. türküyü de Vakit’e ayırsan, seviyende yükselme olamaz... Ancak ücretinde artış olabilir...
Uçağa niçin alınmadığına hayıflanma... Kediler, inekler de alınmıyor Başbakan uçağına...
Uçtu uçtu kardan adam uçtu!..
=====================
Anlamak mümkün değil, bu ne biçim hadise?
Aydın’ın çiftliğinde kuş ötmez düdük öter.
Akıl nasıl dayansın, akla aykırı işe?
Nadan atölyesinde dilsiz bir hödük öter...