Babalar ve oğullar (2)

Babası için "müftü" diyorlar... Bilmiyorum, doğru mu, yanlış mı?
Dün de söyledim; evet suçlar şahsidir... Evladın yediği herzeden baba sorumlu tutulur mu, tutulmaz mı, artık siz karar verin...
Dünkü zatın babası "imam", kendisi "müftü" idi...
Bugünkünün babası "müftü" imiş, kendisi zaten malûmu alem...
Babası dediğimiz zaman, ikinci bir babası konumundaki patronu geliyor aklıma... Yani Aydın Doğan...
Turan Dursun, İslâm'a ve İslâm Peygamberine saldırırdı...
Ahmet Hakan dindar bildiği kim varsa ona saldırıyor, hakaret ediyor, güya akıl da dağıtıyor...
Pes vallahi...
Önemsiz bir kişi demiyorum... Önemsiz olsaydı, Aydın Doğan elinin altında dindarlara tetik çeken, çamur atan kocaman kocaman duayenlik mertebesine gelmiş yazarlar dururken, A. Hakan'ı neden istihdam eylesin?
Oktay Ekşi, Bekir Coşkun, Özdemir İnce, Yalçın Doğan, hele de Ertuğrul Özkök aktif halde iken A. Hakan'a iş vermek manidar değil mi?
Öbürleri dine ve dindarlara dini yorumlarla saldırdıkları zaman açık veriyorlar, ağzına gözüne bulaştırıyorlardı... Çünkü dini bilgileri yok denecek kadar sınırlıydı...
A. Hakan, İmam-Hatip bitirmiş, hırslı, hırslı olduğu kadar da geri planda kaldığına inanan ve bu inançla içinden çıktığı ve "döndüm" dediği kesime düşmanlık seviyesinde öfke taşıdığını yazılarıyla gösteriyor...
Kıymetli medya patronu bu özelliklerini bildiği içindir ki; çok cazip teklifler öne sürerek A. Hakan'ı askerleri arasına dahil eyledi...
Artık kimse tutamaz onu...
Çünkü patronu indinde öz evlat muamelesi görüyor... Galiba ağır saldırıları vaki olduğunda, maaşına zam yapılıyor...
Değer doğrusu...
Ben bilmiyorum... Herkes "Müftü babanın oğlu" diye yazıyor... Sanki babası müftü olan, dört başı mamur bir Müslüman olmalı... Halbuki, Asr-ı Saadet dönemi hatırlandığında, babalar ile evlatlarının ayrı ayrı saflarda savaş yaptıkları görülür...
Geçelim bunları...
Diyeceğim o ki:
A. Hakan'ın her gün taşladığı gazetelerin yetkilileri ibareye dişi geçecek muhabirlerini bir röportaj yapmak için A. Hakan'ın müftü babasına göndermeleri gerekiyor...
Görelim hangi kafada?
Oğlunun çıkışlarını mı desem, fikirlerini mi desem, yaptığı ağır hakaretleri mi desem, tasvip ediyorlar mı?
Kemalist ve devrimci bir müftü ise, elbette tasvip edecektir...
Değilse?..
O zaman Turan Dursun'un muhterem babaları gibi net bir tavır sergileyecek, "kirletme benim unvanımı ve adımı" ihtarını çekmekte hiçbir beis görmeyecektir. Hatta yapacağı reddiye ile A. Hakan muarızlarının gönlünde taht kuracaktır...
Aksi de olabilir değil mi?
Bakarsınız, babası olacak zat, "Ben oğlumu Aydın Doğan'dan daha çok seviyorum.. Yazdıklarının tamamına katılıyorum" demiş...
İşte o zaman ne biçim bir müftü olduğu ortaya çıkar...
Amma kim bilir?
Adamcağız belki de içinden kan giderek takip ediyor oğlunun gün boyu yazılarını...
Hiçbir diktatörü, hiçbir din düşmanını, hiçbir ahlâk fukarasını eleştirmediğini görecek, sadece ağzı besmeleli, alnı secdeli insanları hedef tahtasına oturtarak atış yaptığını üzülerek görecektir...
Vakit gazetesine beslediği kin ve husumetin sebebini anlamak için diğer yazılarına bakmalı...
Son günlerde muhterem Prof. Hayreddin Karaman'a taktı çengeli...
Cesaretinin nereden geldiğini söylemeye lüzum yok...
Az kaldı, muhtemelen...
İmam-ı Azam'a, İmam-ı Gazali'ye, Said-i Nursi'ye ve benzeri ulemaya atacak gazap oklarını...
Patronu isterse tabiî...
Aksi halde kalem oynatmaz sevgili A. Hakan.
Ben onu, o beni tanır bir miktar... İnşallah üstüne çamur sıçratmaya kalkışmaz... Kalkışırsa kendisi bilir...

Geçtiğin köprülerin dayısı kaç hemşerim?
Baş bey'in köprü tutan ayısı kaç hemşerim?
Yediğin naneleri saysak hesaba gelmez,
Kırdığın yumurtanın sayısı kaç hemşerim?
Turan Dursun