İftira | Konular | Kitaplar

BİR İNKÂRIN ANATOMİSİ

Hekimoğlu İsmail

Yıllar öncesi, hapishane hamamında yıkananlardan biri espri yapmıştı:

-Komünistler temizleniyor.

Buna benzer espriyi bir başkası tekrarladı:

-İslâm âlemi bir düşmanını kaybetti, diye.

Malum, kaybedilen şey kıymetlidir. Acaba İslâm düşmanlarının Müslümanlar için bir kıymeti var mı?

Her şey zıddıyla gelişir. İslâm düşmanları olmasa müslümanlar çalışmaz. Bunun için düşman, müslümana hız verir, gündüz geceye nasıl muhtaçsa, müslüman da düşmana öyle muhtaçtır.

Evvela 2000'e Doğru dergisinde sonra Yüzyıl'da İslam’a iftira eden Turan Dursun'dan bahsediyorum.

Öldürülmüş...

Bu şahıs müftülük gibi vazifelerde bulunmuş, sonra sola kaymış, oradan dinsiz olmuş ve İslam’a olan iftiralarını itim adı altında işlemiş.

Sola kayınca din düşmanı olmasının altını çizmek gerek.

Her zaman söylediğim gibi, günahla sevap beraber yürümüyor. Bir şahıs din görevlisi de olsa, günaha kaydı mı evvela basireti kapanıyor devam ederse, ibadetlerden uzaklaşıyor, yine devam ederse düşüncesi tersine dönüyor, dün ak dediğine bugün kara demeye başlıyor.

İşte Turan Dursun da bunlardan biridir.

Zaman zaman onun yazılarını okurdum. "Saçmalıklar" diye yazdığı şeylerin "İlimler ve Yorumlar, Ölüm Yokluk mudur? Ben Bir Müslümanım Neye Nasıl İnanırım?" isimli kitaplarımda ispat ettiğimi açıklamıştım.

Bir seferinde insanın çamurdan yaratıldığını bildiren âyete itiniz ettiğini görüp senin ve on sene doğacak çocuğun çamurdan yaratıldığını ve yaratılacağını deneyle ispata hazırım demiştim, sesi çıkmamıştı.

İlim, Allah’ın sıfatıdır, herkesin üzerine rahmet gibi yağar. Nasıl ki, yağmurla, diken de, gül de büyürse, ilim dünyasında kâfirler de, müminler de ileri gidebilir.

Turan Dursun, ilmi, inkârına alet ettiği için insanlık adına suç işlemişti. Nasıl ki, gübreden bağlar ve bahçeler neş vü nema oluyorsa. Turan Dursun'un inkârları da bir kısım müslümanların uyanmasına sebep olmalıydı. Mesela o, melekleri inkâr ediyorduysa, meleklerin varlığını fizik, kimya formülleri, cebir denklemleri ve geometri teoremleri gibi ispat edecek müslümanların yetişmesi gerekirdi. Böylece "her şey zıddıyla gelişir" hikmetine tâbi olurduk.

Turan Dursun'un safındakiler "Düşünceye silahlı sansür" dediler.

Bu sansür hiçbir zaman Hülâgu'nun Abbasileri yerle bir etmesi. Frankların Endülüs Emevi devletini tarihten silmesi, Rusların Afganistan'ı işgal etmesi, İsrail'in Filistinlilere işkencesi ve 163. maddenin on binlerce masumu süründürmesi kadar dehşetli değildir.

Talihsiz bir yazar şöyle demiş: "Turan Dursun'a sıkılan kurşunlar, karanlığın aydınlığa sıktığı kurşunlardır."

Ne zaman ki, elektrikle aydınlananlar nura düşman oldular, o zaman İslamiyet’e karanlık, inkâra aydınlık dediler. Bu hal menfinin hâkimiyeti'ndendir.

Bir Müslüman, İslamiyet İçin canını ve malını verebilir. Savaşlarda olduğu gibi silahlı mücadeleye de girebilir. Fakat asıl önemli olan hayatını İslama vermesidir. Bunun için Müslüman Arapça öğrenecek, ilmini artıracak, ibadette ileri gidecek, hem yaşayarak, hem de anlatarak İslam’a hizmet edecektir. Bu hal bir ömür boyu devam ederse, "Hayatını İslam’a vermiş" sayılır. Ölme veya Öldürme bu hal karşısında çok cüz'i kalır.

Turan Dursun'un dinsizliğe hizmet ettiği kadar İslam’a hizmet eden Müslümanların sayısı çok azdır. Adam, mevkisini, makamını, şöhretini ve çevresini dinsizlik için feda etti. Kendisine söylenen sözleri kale almadı, tehditlere kulak asmadı, bildiği yolda yürüdü.

Öte yanda bir kısım Müslümanlar ufacık bir tenkit alacaklar diye, İslâmî rükünlerden vazgeçiyor.

Sonra bu din düşmanının yaptığı araştırmaları, yazdığı yazıları kaç din görevlisi, İslam’a hizmet etmek için yapabiliyor?

Her şey zıddıyla bilinir: Hizmetin ne olduğunu anlamak için böyle dinsizlerin çalışmasına bakınız. Sonra her gün kahveye gidenlere, meyhanelerde çürüyenlere, kumarhanelerde mahvolanlara bakınız. Cehenneme gitmek isteyenlerin gayretini görünüz, cennete gitmenin bedelini anlayınız.

Menfi cephenin kahramanları her zaman dikkatimi çeker. Zehire, dikene, taşa, karanlığa çok dikkat ederim. Zıtlar olmasaydı neden çalışayım? Neden uykusuz kalayım, neden çalışmamın yetersizliği İle kıvranayım? Dinde ileri giden çok az, amma küfürde ileri gidenler o kadar çok ki, onlara bakıp şevke ve gayrete geliyorum.


Zaman,
7 Eylül 1990.